Saklayalım samanı, gelir belki zamanı

Bu atasözü bir hayli garip duruyor burada, diyeceksiniz.  Haklısınız.  Hiçbir işe yaramayan, bu yüzden de kaldırılıp atılan samanın ekolojiden söz edilen bir yerde ne işi var?  Dilimizin güzelliklerinden biri olan “İnanma dostuna, saman doldurur postuna!” sözünü de kullanmıyor muyuz?  Ancak bir an için duralım burada.  Beğenmeyip horladığımız saman değer kazanmaya başladı.  Hem de çevreciler arasında.

“Saman” deyip yüzümüzü buruşturduğumuz malzeme bina yapımında devreye girmekte bugünlerde.  Şaşırtıcı sonuçlar üreterek.  Buyurun işte, samanın ana girdi olduğu bir yapı.

SAMAN EV 02

İngiltere’de, Bristol’dayız.  Bu yapıda ana duvarlar temelde hep samandan.  Bildiğimiz, umursamayıp ciddiye almadığımız saman balyaları girmiş bu yapının içine.  Girişimi yürütenler keresteden çerçeveler oluşturmuşlar, içini samanla doldurmuşlar ve bunları gene ahşabımsı levhalarla kapatmışlar.  Duvarlar bu panolardan oluşmuş.

Girişimin temelinde Bath Üniversitesi’ndeki bir ekibin üç yıldan beri, Avrupa Birliği’nin sağladığı destekle yürüttüğü bir araştırma var.  Sonuç son derecede başarılı olmuş ve kollar sıvanıp uygulamaya geçilmiş.  Yapılan evler şimdi satışta.  Karşınızda projeyi bir mimarlık firmasıyla birlikte yürüten Prof. Peter Walker var.  Samanlarıyla iç içe.

SAMAN EV 01 Walker elde ettikleri sonucu şöyle açıklıyor:

  • Bunlarda ısınma yakıtı tüketimi %50 azalıyor.
  • Bu tür evler, sonuçta, atmosfere %80 daha az sera gazı salıyor.
  • Yapım maliyetleri bildiğimiz tuğlalı yapılardan %20 daha düşük.
  • Dolayısıyla satış bedeli çok makul.
  • İngiltere’de her yıl buğdayın işlenmesinden 7 milyon ton saman çıkıyor. Bunun hiç de ekonomik değeri yok. Yarıya yakını çiftlik hayvanlarına yem olarak veriliyor. Gerisi çöpe atılıyor.
  • Çöpe atılanları bu yeni mantıkla değerlendirin. İngiltere’de mesken krizi mi var diyorsunuz, bu meseleyi her yıl az maliyetli binlerce yeni ev yaparak rahatlatabilirsiniz.

Tabii, tahmin edebileceğiniz gibi, normal inşaat sektörü ve betoncular hemen saldırıya geçmişler.  Önce bu yaklaşımla alay ederek.  “Bu evleri domuzlar yiyecek!” diyerek.  Sonra da yangından ve hava koşullarına dayanaklıktan söz etmişler.

Peter Walker’ın yanıtları hazır.  3 yıl boyunca sürekli denemeler yapmışlar.  Yangın tehlikesine maruz kalma öteki çözümlerden hiç de farklı değil.  Yapının sağlamlığı için de -20 dereceden +50 dereceye uzanan ortamlarda denemeler hep olumlu sonuç vermiş.  Fırtınaların etkisi de denenmiş.  Tehlike yok.

Not etmekte yarar var.  Bu yöntem zaten usul usul Amerika’da, Çin’de, Avustralya’da kullanılmaya başlanmış bile.

Atila Alpöge, Ekogazete, 14.2.2015  /  Kaynak:  Press Association, The Guardian, 9.2.2015 – Steven Morris, The Guardian, 9.2.2015.  [Bu yazıya bloğunuzda ya da sitenizde yer vermek istiyorsanız, yandaki bilgileri de (yazarı ve kaynakları) oldukları gibi taşımayı lütfen unutmayın.]

 

Bu yazı Atıklar, Doğal kaynaklar, Kentler içinde yayınlandı ve , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.