Çocuklarımızın beyni tehlikelere açık

Öyle anlaşılıyor ki, geleceğin bebeleri ciddi bir sorunla karşı karşıya.  Bilginlerin araştırmalardan elde ettikleri bulgulara göre, günlük yaşantımızı sarıp sarmalayan kirlilik ana karnındaki yavruları bile olumsuz yönde etkiliyor.  Ancak daha da kötüsü, beyinlerinin gelişmesini frenliyor.  Kısacası çocuklara hem sera gazlarıyla karartılmış bir dünya bırakıyoruz, hem de onların bu olguyla savaşımda gereksinim duyacakları beynin gücünü azaltıyoruz.

ÇOCUK02

Geçen hafta, bir araştırma yayımlandı.  “Ftalat” denilen maddelerin bebelerin ana karnında oluşumundaki etkisini inceleyen bir çalışma.  Ftalat plastik ve benzeri ürünleri daha esnek, bükülebilir, yumuşak kılmak için kullanılan bir takım kimyasalların genel adı.  Çok değişik şeylerde karşımıza çıkabiliyor bunlar.  Örneğin, empermeabl kumaşlarda, sentetik derilerde, rujlarda, tırnak cilalarında, ayakkabılarda, bazı şampuanlarda…  [Ftalatların zararlı etkileri uzun zamandan beri biliniyordu.  Türk basınında bile bu konu yer almıştı geçtiğimiz yıllarda.  İnternette “ftalat” diye arama yaparsanız ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz.]

Konunun yeni tarafı, bunların ana karnındaki bebelerde ciddi tahribat yaratması.  Geçen hafta Columbia Üniversitesi’nden bir grup bilim insanının yaptığı bir araştırma yayımlandı.  “PLoS One” dergisinde.  (Public Library of Sciences 8 bilim dergisi yayımlıyor;  “One” onlardan biri.)  Araştırmacılar New Yorklu (hepsi de çocuk bekleyen) 328 anneyi ele almışlar.  Gebeliğin üçüncü ayında bunların idrarlarının analizini yaparak ne oranda ftalata maruz kaldıklarını saptamışlar.  Hiçbirinde de bu miktarların genelde kabul edilen normal değerlerin üstünde olmadığını görmüşler.

Aradan yıllar geçmiş.  Çocuklar 7 yaşına basınca, bu kez onlara zekâ testi uygulamışlar.  Ortaya çarpıcı bir sonuç çıkmış:  Ftalatı yüksek annelerin çocuklarının IQ’su, düşük ftalatlı annelerin çocuklarının IQ’sundan 6-7 puan düşük.  Demek ki, ftalatlar beynin oluşmasını etkiliyor.  Ana karnında bile.  Ve çocuğu ileri yıllarda hem okulda, hem de meslek yaşamında ciddi zorluklar çekmeye mahkûm ediyor.

Bu çarpıcı saptamayı vurgulayan başka bulgular da var.  Örneğin son on yılda Amerika’da otizm olayları iki misli artmış.  1970 ile kıyaslama yapılırsa, artış 20 katı.  Benzeri artış çocuklarda rastlanan hiperaktivite bozukluğunda da, dikkat dağılımında da, zihinsel engellilikte de gözleniyor.

Son yıllarda beyin, araştırmacıların büyük ilgisini çeken bir organ haline geldi.  Sayısız araştırma yapılıyor ve kitaplar yayımlanıyor.  Çoğunun anlaştığı nokta beynin gelişmesinin ana karnında başlayıp biçimlendiği.  Bu oluşumda tiroidin çok önemli rol oynadığı vurgulanıyor.  Oysa ftalatlar tiroit üzerinde aşırı olumsuz etki yaratıyor.  Başka bir deyişle, bu kimyasallar tiroidin çalışmasını bozuyor;  bu nedenle de beyin iyi gelişemiyor.

Bir bilgin bu dramı şöyle vurguluyor:  “Bebek kolu, bacağı sakat doğabilir.  İleri yaşlarında buna bir biçimde müdahale etme ve iyileştirme olanakları var.  Ama beyinde böyle değil.  Beyne müdahale edemiyoruz.  Böyle doğan çocuk beynindeki yetersizliklere yaşam boyu mahkûm kalıyor.”

Başka biri de beyni iyi, tam gelişmemiş olan kimselerin sağlık durumlarına değiniyor.  Bunlar daha kısa yaşıyor ve beyni iyi gelişmişlerden önce ölüyor genelde.

Konu uzun zamandır tartışılıyor.  Ancak bilginler, endüstri çevrelerinin baskısı ve etkisi altında kalan ülke yöneticilerinin bu olguları fazla ciddiye almadıklarından yakınıyor.  Alınması gereken önlemler alınmıyor, yasaklamalar yapılmıyor, kararlar durmadan ileri yıllara erteleniyor.  Nitekim geçen ay OECD bile bu konuda devreye girdi ve ülkeleri daha ciddi ve ivedi araştırmalar yapmaya davet etti.

Bu konularda yeni yayımlanmış iki değerli kitabın adını verelim.  İkisinin de yayımcısı Oxford University Press:

  • Only One Chance. How Environmental Pollution Impairs Brain Development — and How to Protect the Brains of the Next Generation, Philippe Grandjean
  • Losing Our Minds. How Environmental Pollution Impairs Human Intelligence and Mental Health, Barbara Demeneix

Atila Alpöge, Ekogazete, 20.12.2014 /  Kaynak:  Stéphane Foucart Le Monde, 10.12.2014  [Bu yazıya bloğunuzda ya da sitenizde yer vermek istiyorsanız, yandaki bilgileri de (yazarı ve kaynağı) oldukları gibi taşımayı lütfen unutmayın.]

 

Bu yazı Nüfus, Sağlık - Beslenme içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.