Başka bir yazıda Çin’deki ‘yeşil Çin Seddi’nden söz ettik. Dev boyutlu bu girişimin arka planını yakalamak için bu yazıya göz atmakta yarar var. Pekin’ine 5 saatlik yoldaki Xingtai’dayız. Merkezinde nüfusu 600 bin kişi. Metropolde ise 5 milyon kişi yaşıyor. Halk, biraz alaycı, biraz da kızgın “Biz güneşi, yıldızları bilmeyiz.” diyor. “Çünkü göremiyoruz.” Nedeni hava kirliliği.
Yukarıdaki fotoğrafın üst ortasında hayal meyal beyaza benzer bir yuvarlak görüyorsunuz. İşte, halkın güneşi bu. Orta yaşlı bir kadın “Geçtiğimiz yıl göğün mavisini bir gün bile görmedik.” diyor. Bir mağaza sahibi “Sokakta on beş dakika yürüyün, gömleğiniz kirleniyor.” diye ekliyor. Greenpeace Ocak 2014 içinde yayımladığı bir raporda burayı Çin’in hava kirliliği bakımından en başta gelen kentlerinden biri olarak listeledi.
Bu durumun temelinde ülkenin çok önemli kömür madenlerinin bu bölgede yer alması yatıyor. 50-60 yıldan beri burası kömüre dayalı endüstrinin çekim alanı olmuş. Demir-çelik fabrikaları, elektrik santralleri başta olmak üzere çok pis girişimler gelip buraya konuvermiş. Yarattıkları iş olanaklarıyla çevrelerinde yerleşmeler yaratarak. Hem bacalarından durmak bilmeden fışkıran duman var, hem de çevrelerine yığdıkları atık kömür tozu dağları. Bu tozlar en ufak rüzgârda bile havalanıp sokakları kaplıyor. Bazı günler okullardaki çocukların bahçeye çıkması yasaklanıyor.
Tabii, benzeri durum ülkenin birçok kentinde yaşanıyor. Bu trajedinin boyutları o kadar büyüdü ki, devlet kentleri önlem almaya zorladı. Örneğin, artık 74 belli başlı kent sürekli hava kirliliği ölçümleri yapmak zorunda. Bulguları halka her gün duyuruyorlar; telefonunuzun aracılığıyla günün değerlerini öğrenebiliyorsunuz.
Çoğu kişi bu duyurulara kuşkuyla bakıyor ve “Acaba ne ölçüde bir sabunlama yapılıyor?” diye merak ediyor. Öyle ki, Pekin’deki ABD büyükelçiliği ve Şangay’daki konsolosluk kendi yaptıkları ölçümleri ilan etmeye başladılar. Bu girişim bazı devlet görevlilerini daha dikkatli davranmaya sürükledi.
Pekin de izliyor ölçüm sonuçlarını. Zaten yüksek olan değerler bazı günlerde tepe yaparsa, belediyede telaş başlıyor. Başkentten azar gelecek diye. Bazı önlemler de giriyor devreye. Örneğin belediye işçileri zor günlerde durmadan sokakları suluyor. Toz havalanmasın diye. Ya da fabrikaların bacalarına filtre takılması isteniyor. İş sahipleri maliyet artıyor diye direniyor buna. Hatta bazıları filtre takıyor, ama maliyeti düşürmek için geceleri bunları çalıştırmıyor.
Belki de daha aşırı önlemler gerekiyor. Bazı fabrikaları kapatmak, ya da teknoloji değiştirmek gibi. Ama bunların aşırı işsizlik ve huzursuzluk yaratacağı korkusu var.
İlle de kalkınma, ille de zenginleşip Batı gibi olma telaş ve hırsı içinde doğanın kendi dinamiğini gözden silerseniz, ekoloji arkadan gelsin derseniz, demek ki, sonunda böylesine bir çıkmaz sokağa dalıyorsunuz.
Atila Alpöge / Yararlanılan kaynak: Harold Thibault, Le Monde, 21.2.2014
Reblogged this on yasarnorman.