Ekoloji suçu mu? Cezası ölüm!

Bildiğimiz gibi, Çin’de akıl almaz bir gelişme yaşanıyor.  Ekonomi katlana katlana büyüyor.  Çin şimdiden, yeryüzünün ikinci büyük ekonomisi oldu.  Öyle ki, Batı ülkeleri ‘liderlik elden gidiyor’ diye telaş içindeler.  Ama tabii bunun ağır bir bedeli var: insancıkların yaşamlarıyla ödedikleri ekolojik ortam.  Bu duruma tepki o kadar büyüdü ki, Çin yönetimi “ekoloji suçuna ölüm” demeye başladı.  Yüksek Mahkeme’nin 19 Haziran’da açıkladığı bir karar şöyle ya da böyle çevresel kirliliğe bile bile neden olanlara ölüm cezası verilmesinin yolunu açtı.

Ülkede gözlenen ve yaşanan skandalların hesabı yok.  Kısa yoldan para yapma hırsı uğruna yapılmadık kalmıyor.  Bunun sonuçları yalnız kentlerde görülmüyor.  Kırsal alanda da patlak veriyor.  Örnekler sayısız.  Geçtiğimiz Şubat’ta bir plastik fabrikasının pis sularını gizlice açtığı kuyulara gönderdiği ve yeraltı sularını, yani binlerce insanın içme suyunu kirlettiği anlaşıldı.

Yeni düzene göre, insan sağlığını ciddi boyutta tehlikeye sokan uygulamaların cezası 7 yıllık hapisle başlıyor. Bunlar ölüme neden olmuşsa cezası da ölüm.  Böyle bir duruma göz yuman kamu görevlilerini bekleyen cezalar da var yeni düzende.

Yeni başkan Xi Jinping affetmez bir tavır sergiliyor.  Örneğin, geçtiğimiz günlerde, madencilik ve petrokimya firmalarındaki 118 kişi böylesine bir nedenle tutuklandı.

Çin

Liberal tavrıyla tanınan bir gazete “İyi, güzel de, bu yaklaşımın sonuç vermesi kirlilik olaylarını yakından izlemeye ve varlıklarını kabul etmeye bağlı!” diyor.  “Geçenlerde bir bölgede sayısız kaçak kuyunun varlığı hem tanıklıklarla, hem de fotoğraflarla ortaya konmuştu.  Ama yerel çevre koruma ajansı bunu ısrarla inkâr etmişti.  Cezaları arttırmak doğru bir yöntem, ama kirliliğin yarattığı hastalıkları –tedavilerini yüklenme zorunluluğu çıkacak diye- görmezden gelmek yanlış.”

Kirletme olaylarına müdahale etmesiyle tanınan bir avukat da şöyle diyor:  “Yerel ajanslar, ‘orada burada kirletme var dersek, vaktiyle kontrollerimizi gereğince yapmadığımız suçlaması olur’ diye olayların üzerine gitmekten, konuları polise götürmekten kaçınıyorlar.  Böyle bir anlayış da bütün çabayı ana bakanlığın üzerine yıkıyor.”

Öte yandan adalet sisteminin de bu tür davalarda tutuk ve adeta hoşgörülü davrandığı izleniyor.  Gözlemciler bu tavrı, suçlanan firmaların gücüne ve devlet kademesinin yüksek noktalarıyla oluşturmuş oldukları çıkar ilişkilerine bağlıyorlar.

Atila Alpöge /  Yararlanılan kaynak:  Brice Pedroletti, Le Monde, 22.6.2013

Bu yazı Ekoloji Politikası, Kentler, Sağlık - Beslenme, Teknoloji içinde yayınlandı ve , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.