Arıların ölüm kalım savaşı

Arılar gerçek bir soykırım yaşıyor.  En az yirmi yıldan beri sürüyor bu olgu ve artık kimse “Hayır, bu doğru değil” diye inkâr edemiyor.  Arıcılar çaresizlik içinde haykırıp duruyorlar.  Bilim insanları da onlara hak veriyorlar.  Konunun en ilginç tarafı, ortada esrarengiz bir durumun olması:  Arılar adeta buhar olup yok oluyorlar.  Niye?  Nasıl?  Ne yok ediyor onları?

Yeryüzünün her köşesinde gözlenen bu olayın bilançosunun çok ağır olduğu söyleniyor.  Milyonlarca arı kaybolmuş.  Kovanlar adeta boşalmış.  Bazı araştırmaların çizdiği tablo şöyle:  Kışın sonlarına doğru bir gün, arıcı kovanlarını incelediği zaman hayretle görüyor ki, kovanlar adeta boş.  Bir zamanlar içinde binlerce arının barındığı kovanda birkaç yüz arı kalmış.  Larvalar, kurtçuklar toptan kendi hallerine terkedilmiş.  Bal da olduğu gibi bırakılmış.  Üstelik kovanların çevresinde arı ölüsü falan da yok.

ari1

Krizin geniş boyutu

Kriz yalnızca bal üretimiyle sınırlı değil.  Bildiğiniz gibi, arıların doğada büyük bir rolü var.  Çiçektozu taşıyarak bitkilerin döllenmesini sağlıyorlar.  Yeryüzündeki bitkilerin üçte biri bu hizmetten yararlanıyor.  Yürütülmüş kapsamlı bir araştırma bu hizmetin dünya ekonomisine sağladığı katkının yılda 153 milyar avro dolaylarında olduğunu belirlemiş.  Başka bir boyut daha:  Avrupa Birliği’nin finanse ettiği bir araştırma son otuz yıl içinde, 300 milyon kuşun Avrupa topraklarından çekilip başka yerlere gittiğini vurgulamış.  Nedeni, kuşların beslendiği böcek nüfusunun bu topraklarda azalmış olması.  Arıların böceklere de katkı yaptığı biliniyor.

ari2

Evet, ama niye?

Bu esrarengiz “arı bilmecesinin” içyüzü nedir?  Niye yok oluveriyorlar?  Sayıları gittikçe artan bilimsel araştırmalar aynı açıklamaya doğru yönelmeye başladılar.  (Örneğin, 27 Mart 2013’te, Nature Communications adlı dergiyle 7 Şubat 2013’te The Journal of Experimental Biology adlı dergide yayımlanan araştırmalar.)  Son yirmi yıl içinde tarımda yoğun olarak kullanılmaya başlanan bazı böcek ilaç ve zehirleri bu soykırımda etkili oluyor.  Bunlar doğal olarak çiçeklerin üzerini de sarıyor.  Dolayısıyla bunlarla sürekli olarak karşılaşan arının beyninde zamanla tahribat beliriyor, tat ve yön duyguları zedeleniyor.  Bunun sonunda hem kokuyla balözü (nektar) arasındaki ilişkiyi kurma yeteneği zayıflıyor, hem de kovanlarını bulmakta zorlanmaya başlıyorlar ve sonuçta kayboluyorlar.

“Neonicotinoid” diye adlandırılan bu ilaçlar aleyhinde değişik ülkelerde kampanyalar açılmış durumda.  Örneğin Avaaz adlı örgütlü toplum kuruluşu bu ilaçların yasaklanmasını isteyen 2,5 milyon imza topladı ve Avrupa Birliği’ne sundu.  Ancak AB’nin kendi kuruluşlarının oluşturduğu yasaklama taslağı İngiltere ve Almanya’nın baskısıyla kabul edilmedi.  Buna karşın Fransa, İtalya ve Slovenya’da bazı kısıtlamalar getirildi.  Bu arada ABD’de arıcılarla çevrecilerin bir araya gelmesinden oluşan bir koalisyon konuya gereken ilgiyi göstermediği, beklenen yasaklamayı yapmadığı ve arıları korumadığı için Çevre Koruma Ajansını mahkemeye verdi.  Koalisyonun avukatları ajansı ilaçları geçici izinlerle ve yeterli araştırma yapmadan piyasaya sürmekle suçluyor.  Ajans ise gereken araştırmaları yaptıracağını ve sonuçları 2018’de sergileyeceğini ileri sürüyor.  Çevreciler böylesi bir zamanlamayı alayla karşılıyorlar.

ari3

Sürpriz bir çıkış

Öte yandan ilaç firmaları arıların yaşadığı dramatik olguyu artık inkâr etmiyorlar, ama (böyle durumlarda her zaman yaptıkları gibi) yürütülmüş olan araştırmaların yetersiz olduğunu, eksiklikler bulunduğunu vurgulayarak zaman kazanmaya çalışıyorlar.  Ancak arı toplumunu sarsan dramatik durumun trajediye dönüştüğünü ve yasaklama hedefli baskıların arttığını gören iki firma (Bayer ve Syngenta) sürpriz bir çıkış yaparak, arılara yardımcı olma iddiası taşıyan bir plan sundular.  Önerilerine göre, durumu inceleyecek araştırmaları finanse edecekler, bazı parazit ve virüslerin olaydaki etkisine eğilecekler, arılara daha sağlıklı bir ortam sağlama yolunda girişimler oluşturacaklar.  Öte yandan ürettikleri ilaçların tarıma ve ekonomiye büyük katkı sağladığını da anımsatıyorlar.

Çevreci gruplar bu öneriyi ciddiye alamadıklarını söylüyorlar;  “arıların korunmasını ilaç üreticilerine bırakmak tavuk kümesini tilkiye teslim etmeye benzer.” diyorlar.

Atila Alpöge /  Yararlanılan kaynaklar:  Damian Carrington, The Guardian, 22.3.2013 ve 27.3.2013 – Reuters, 28.3.2013 – Le Monde, 29.3.2013

Bu yazı Doğal kaynaklar, Ekoloji Politikası, Sağlık - Beslenme, Tarım, Teknoloji içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to Arıların ölüm kalım savaşı

  1. Geri bildirim: Arıların ölüm kalım savaşı | Dağ Medya

nrgncr için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.