2012 – Toprağın kokusunu yitirdik

“Bir zamanlar toprağın kokusu vardı.  Bunu mutlulukla ciğerlerimize çekerdik.  Eski insanlar gibi.  Bitti artık.  Şimdi pis kokuyor toprak.  Dünyamızın toprağını alçakça mahvettik.  Geleneksel uygarlığımızı param parça ettik.”  Bu kızgınlık, hatta isyan dolu sözleri otuz yıldan beri gece gündüz toprak mikrobiyolojisiyle uğraşan iki bilim insanı, Lydia ve Claude Bourguignon söylüyor.  [31 Ocak]  Hayli ağır bir suçlama.  Ama tarımın giderek zorlaşan bir krizin içine battığını biliyoruz.

AlacaBaykus_StrixAlucaAgacGolgesi-Portakal

Cicek_Meyve Laleler_ve_Cam.jpg

 

 

Öyle ki, bu alanda yaşanan sorunlar intihar olaylarının kaynağı olmaya başladı.  Örneğin Fransa’da her yıl, içine girdikleri çıkmazlardan kurtulamayan ve borçları çözemeyen 500 kadar çiftçinin intihardan başka çare bulamadıkları söyleniyor.  [2 Mart]  Bu sorunların biri tarımın arka planının büyük firmaların kontrolüne girmiş olmasından kaynaklanıyor.  Yani çiftçinin kullanacağı tohumu bu firmalar sağladığı için başka tohum kullanılamıyor;  özellikle çiftçi kendi tohumunu devreye sokamıyor.  [5 Ağustos]

Bu gelişmelere bir de, tarım ürünlerinden yakıt üretme telaşı eklenmiş durumda.  Gittikçe azaldığı bilinen fosil yakıtlara bağımlılığı kırmak için, örneğin, Avrupa Birliği biyoyakıtlara aşırı destek veriyor.  Bunun doğal sonucu da İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan firmaların ve Amerikalıların özellikle Afrika’da çok geniş, uçsuz bucaksız tarım alanlarını kapatmaları oluyor.  [26 Mart ve 14 Ekim]  Yani gelişmiş ülkelere yakıt sağlanacak diye hızla kalabalıklaşmakta olan Afrika’nın besin kaynakları sınırlandırılmış oluyor.  Yabancı ülkelere yönelen bu saldırı Afrika ile sınırlı kalmıyor.  Romanya da bundan payını alıyor.  [29 Nisan]

Ormanlar ve ağaçlar –  “Binlerce hayvan türünün yuvası, dünyamızın karbon kuyuları, ormanlarımızın yapıtaşı ve insanlığın baş tacı olan ağaç azmanları acımasız bir kırım geçiriyorlar.”  Böyle diyor saygın bir bilgin.  [5 Mart]  Yeryüzünün değişik yerlerinde 1.000 yıldan beri, 3.000 yıldan beri yaşayan dev ağaçlar var.  Bunlar acımasızca kesiliyor.  Neden olduğumuz kuraklık da bunların güçlerini yitirmesine yol açıyor.  Bu bilginin dediklerini bir araştırma da destekliyor.  [2 Aralık]  Hatta yeryüzünün ciğeri dediğimiz ormanların yok olacağı bir doğaya doğru gidiyoruz diyor bu araştırma.  Çünkü iklim değişimi ve kuraklıklar toprağın derinliklerinde bulunan su kaynaklarını tüketmekte olduğu için ağaçlarda damar tıkanıklığı yaratıyor.  Bu da karmaşık sorunlara neden oluyor.

Beslenme –  İklim değişimi tarımı etkiliyor da, beslenmeyi etkilemez mi?  Beslenme rejimimiz de değişim yaşamaya başlayacak.  Çünkü araştırmacılar “Mısırı, buğdayı, pirinci, patatesi seviyorsak daha değişik, yepyeni besin maddelerine alışmamız gerekecek.” diyorlar.  [11 Kasım]  Örneğin, giderek ve ister istemez vejetaryen olacağımız konuşuluyor.  [23 Eylül]

Daha başka bir yaklaşım da ortaya çıkmış durumda.  Gelin bunları Türkçemizde “Yerel-Ye”ciler diye adlandıralım.  [28 Şubat]  Ekolojik endişeyle hareket eden bu kişiler beslenmelerini kesinlikle ve yalnızca yakın çevrenin ürettiklerine odaklıyor.  Uzak mesafelerden sağlanan yiyecekleri iklim değişimine katkıda bulundukları için reddediyorlar.

Kimyasal maddeler –  Nitekim tarıma bulaşmış olan ya da kullandığımız başka tüketim malları nedeniyle bir takım kimyasal maddeler bizleri sürekli tehdit ediyor.  Hem de bunların yarattığı sağlık tehlikelerinin farkında bile değiliz.  [27 Mayıs]  Örneğin, kısaca BPA diye bilinen, “Bisfenol A” diye bir madde var.  Bu kimyasal madde plastik su şişelerinden bebeklerin emziklerine kadar değişik şeylerde yaygın olarak kullanılıyor ve kansere neden olduğu gibi sindirim sistemine girdiği zaman annelerden bebeklere bile geçiyor.  [24 Haziran]  Bütün bu tehlikelere kimin sahip çıkması gerekir?  Kimler yediklerimizi güvenlik altına almakla görevlidir?  Örneğin, kararlarıyla başka ülkelere bile örnek olan bir kuruluş var.  Avrupa Birliği’nin Besin Güvenliği Otoritesi (EFSA).  Bu kuruluşun görevini yapmadığı, kurul üye ve danışmanlarından bazılarının yiyecek, ilaç ve kimya devleriyle içli dışlı ilişkiler içinde olduğu sürekli olarak söyleniyor.  [11 Şubat ve 16 Aralık]  Hatta bazı çıkar ilişkileri basına bile düşmüş durumda.  Böyle olduğu halde bir otorite olarak hâlâ kararlar alabiliyor.

GDO meselesi –  Sağlık güvenliği çerçevesi içinde bir skandal patladı Fransa’da.  Olay Avrupa Birliği’nde de yankılar yarattı.  Bir üniversite profesörü ve ekibi (EFSA’nın kullanım izni vermiş olduğu) GDO’lu bir mısır türüyle beslenmiş fareler üzerinde iki yıl süren ve gizli tutulan bir deneme yürüttü.  [23 Eylül ve 30 Eylül ve 4 Kasım ve 18 Kasım]  Farelerde küçümsenemeyecek kanser olayları patlak verdi.  Bu araştırma sonuçları kamuoyuna duyurulunca ortalık birbirine girdi.  Tartışmalar haftalarca sürdü.  Sonuçta Fransa da, Avrupa Birliği de GDO konusunda daha ayrıntılı araştırmalar yürütme kararı aldı.

Bu yazı Biyoyakıt, Ormanlar, Sağlık - Beslenme, Tarım, İklim içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.